Ermeni ve Yahudilerin ayrıntıları bırakıp, idealler ve amaçlarda ortak noktalar belirleyip esas amaç etrafında bir araya gelmesine her zaman hayran kalmış, takdir etmişimdir.
Bizde böyle mi?
Maalesef bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı var. Benliğinden habersiz olma hastalığı var. Özünü koruyamama hastalığı var.
Daha da vahim olanı birlik olamama hastalığımız var. Çabuk ayrışma hastalığımız var. Cephelere bölünme hastalığımız var. Kolayca kutuplara ayrılabiliyoruz. Sırf bu yüzden 1950’li yıllarda ülkemiz Vatan Cephesi-Nifak Cephesi diye ikiye ayrılmıştı.
Yine benim gibi mesleği öğretmenlik olan ve yıllarca Anadolu’nun köylerinde ve kentlerinde ilkokul öğretmenliği yapmış kendi dedem anlatırdı. 1950’li yıllarda ilkokul öğretmenliği yaptığı Denizli’nin Aşağıseyit köyünde bir süre bulunmuş. Daha sonra tayininin çıktığı Salihli Çapaklı köyüne geldiğinde günlerden bir gün Çapaklı’ya gelen ve gezgin eskicilik yaparken gördüğü genç bir Aşağıseyit delikanlısı dedem Aşağıseyit’ten ayrıldıktan sonra köyde yaşananları bir yandan elindeki kucak köseleyle pabuç tamiri yaparken bir yandan da yaşananları dedeme anlatmış. Genç Aşağıseyit delikanlısı dedeme: ‘‘Hocam, şu an köyün bir kısmı hastaneyi, bir kısmı da hapishaneyi boyladı. Geri kalanı da köyü terk edip gitti. Senin anlayacağın köyde hayat bitti, kalmadı hocam.’’ demiş.
Vatan Cephesi-Nifak Cephesi kutuplaşmasından ötürü ülkenin yaşadıklarını anlayabilmek için dedemin bana aktardığı bu anekdot bu bağlamda önemlidir.
Hakeza 1970’li yıllarda yine toplum sağ-sol diye ayrışmış, her gün işlenen sokak cinayetlerinin, terörün, anarşinin, enflasyonun ve karaborsanın haddinin hesabının olmadığı bunalımlı ve kara bir süreç yaşamıştı ülkemiz…
Ve bu kötü süreç ülkemizi Amerikancı 12 Eylül Gladyo Darbesi’ne götürmüştü.
İşte ülkemizdeki birleşememe ve çabuk ayrışma hastalığının bedelini hepimiz çok ağır ödedik yıllarca…
Dahası halen o kötü zamanlardan ders almayıp bu ayrışmaya karşı durmak şöyle dursun kuzu kuzu kanıksamışız ve daha da kötüsü bu kanıksamayı da evlatlarımıza aktararak kanıksatmışız.
Açın tarihe bir bakın;
İsrail’in kurulması en az 200 yıllık mevzu, kuruluşu ise 1948!
Kurmuşlar bitmemiş!
Gerçekleşmeyecek, belki 100 yıl sonra gerçekleşecek olan Büyük İsrail Projesi için birleşmişler!
Yeni nesilleri de buna göre eğitip yetiştiriyorlar.
Tükürüğümüzle boğacağımız, Türkiye’nin birçok ilçesinden daha küçük, üç milyoncuk olan Ermeniler de Büyük Ermenistan Projesi diyor başka bir şey demiyor.
Üstelik yakın zamanda Azerbaycan’dan sağlı sollu o kadar dayak yemesine rağmen.
Ve çocuklarını da bu idealler üzerine yetiştiriyorlar; onlar da kendi çocuklarını.
Sırf Ermenistan’daki 3 milyon Ermeni mi? Yurt dışında yaşayan Ermeni diasporası da aynı durumda… Bizim gibi yurt dışına gidip de benliklerini, geldikleri yeri unutmuyorlar.
Ve bir kez daha yineliyorum: “Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz! Elbette Oluruz! İmkansız Değil! Özümüzü Benliğimizi Kimliğimizi Unutmadıkça, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe elbette oluruz!”
Evet, elbette Ermeni Yahudi gibi oluruz, hatta onlardan daha iyisini de yaparız! Kaldı ki Ermeniler, Yahudiler ömürleri tehcirlerle, sürgünlerle geçmiş ve birkaç asır önce de Osmanlı’nın himayesinde yaşayan gayrimüslim tebaalardı. Türklerin devlet kurma gelenekleri, kültürleri ve tarihsel zaferlerine baktığımızda Ermeniler ve Yahudilerden eksikli olmadığımız, hatta onlardan fazlalığımızın bile olduğu aşikardır.
Lakin keşke yalnızca bu gerçeklerin altını çizmekle her şey hallolsaydı. Bu gerçekleri bilmek kadar şu gerçeklerle de yüzleşmekte büyük fayda görmekteyim:
İsrail dışında yaşayan Yahudi diasporası Siyonist tefeciler ve sermaye çevreleri sayesinde başta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm dünyayı avuçlamış durumdalar.
Ermenistan dışında yaşayan Ermeni diasporası zengin değil, aksine fakir ve Ermenistan'da yaşam standartları düşük olduğu için gurbetçi olarak gidip geçimini sağlayan fakir Ermenilerden oluşuyor. Ama en büyük sermayeleri doğdukları yeri, köklerini, nereden geldiklerini unutmamaları, bilhassa 1915 tehcirini "soykırım" diye niteleyerek kinlerini diri tutarak bu konu başlığından başlayarak yurt dışında yaşadıkları ülkelerde sistemi yönetiyorlar.
Hatta Yunanistan dışında yaşayan Yunan/Rum diasporasında da gerek Siyonist Yahudiler gibi zengin olan Yunan/Rum çevreleri gerekse Ermeniler gibi fakir olanları da milli şuurlarıyla dünyayı idare ediyorlar.
Ama bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı yurtdışındaki Türklerde de var.
Mesela kendi akrabalarımdan biliyorum Almanya'ya giden gurbetçi Türkler ne yazık ki bir müddet sonra Alman'dan daha beter Alman oluyorlar ve doğduğu yeri, köklerini ve geldikleri yeri unutup ne yazık ki Türkiye lehine lobicilik yapmıyorlar.
Aynı durum ABD'de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti asıllı gurbetçi vatandaşlarımız için de geçerli.
Halbuki Avrupa'daki ve Amerika'daki gurbetçi Türkler, geldikleri yeri unutmasalar köklerini unutmasalar doğdukları yeri unutmasalar kuşaktan kuşağa Türklük bilincini aşılasalar Türkler; Ermeni, Yunan/Rum ve Yahudi diasporalarından daha iyi lobiciliği, komiteciliği ve diasporacılığı başarabilir.
Ama yeter ki şu ata deyimini tersinden anlamayalım. Tamam doğduğumuz yere değil doyduğumuz yere bakalım, fakat doğduğumuz yeri de kökümüzü de geldiğimiz yeri de unutmayalım. Tıpkı Ermeniler, Yahudiler, Yunan/Rum tebaası gibi milli bilincimizi koruyalım. Bunu Almanya'ya gidip Alman'dan beter Alman olan, Amerika’ya gidip Amerikalı'dan daha beter Amerikalı olan gurbetçi vatandaşlarımız için söylüyorum.
Hem ne demiş rahmetli Elçibey? ‘‘Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz!’’ Elbette doyduğumuz yere vefasızlık etmeyeceğiz ama kökümüzü de unutmayacağız.
Bu yoldan gidersek Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi karşımızda aciz durumda kalırlar.
Neden Amerika'da ve Avrupa'da Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi gerçekleri varken Türk lobisi gerçeği olmasın?
Zamanı gelmedi mi biraz bu gerçekler üzerinde düşünüp taşınmanın?Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz!
Ermeni ve Yahudilerin ayrıntıları bırakıp, idealler ve amaçlarda ortak noktalar belirleyip esas amaç etrafında bir araya gelmesine her zaman hayran kalmış, takdir etmişimdir.
Bizde böyle mi?
Maalesef bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı var. Benliğinden habersiz olma hastalığı var. Özünü koruyamama hastalığı var.
Daha da vahim olanı birlik olamama hastalığımız var. Çabuk ayrışma hastalığımız var. Cephelere bölünme hastalığımız var. Kolayca kutuplara ayrılabiliyoruz. Sırf bu yüzden 1950’li yıllarda ülkemiz Vatan Cephesi-Nifak Cephesi diye ikiye ayrılmıştı.
Yine benim gibi mesleği öğretmenlik olan ve yıllarca Anadolu’nun köylerinde ve kentlerinde ilkokul öğretmenliği yapmış kendi dedem anlatırdı. 1950’li yıllarda ilkokul öğretmenliği yaptığı Denizli’nin Aşağıseyit köyünde bir süre bulunmuş. Daha sonra tayininin çıktığı Salihli Çapaklı köyüne geldiğinde günlerden bir gün Çapaklı’ya gelen ve gezgin eskicilik yaparken gördüğü genç bir Aşağıseyit delikanlısı dedem Aşağıseyit’ten ayrıldıktan sonra köyde yaşananları bir yandan elindeki kucak köseleyle pabuç tamiri yaparken bir yandan da yaşananları dedeme anlatmış. Genç Aşağıseyit delikanlısı dedeme: ‘‘Hocam, şu an köyün bir kısmı hastaneyi, bir kısmı da hapishaneyi boyladı. Geri kalanı da köyü terk edip gitti. Senin anlayacağın köyde hayat bitti, kalmadı hocam.’’ demiş.
Vatan Cephesi-Nifak Cephesi kutuplaşmasından ötürü ülkenin yaşadıklarını anlayabilmek için dedemin bana aktardığı bu anekdot bu bağlamda önemlidir.
Hakeza 1970’li yıllarda yine toplum sağ-sol diye ayrışmış, her gün işlenen sokak cinayetlerinin, terörün, anarşinin, enflasyonun ve karaborsanın haddinin hesabının olmadığı bunalımlı ve kara bir süreç yaşamıştı ülkemiz…
Ve bu kötü süreç ülkemizi Amerikancı 12 Eylül Gladyo Darbesi’ne götürmüştü.
İşte ülkemizdeki birleşememe ve çabuk ayrışma hastalığının bedelini hepimiz çok ağır ödedik yıllarca…
Dahası halen o kötü zamanlardan ders almayıp bu ayrışmaya karşı durmak şöyle dursun kuzu kuzu kanıksamışız ve daha da kötüsü bu kanıksamayı da evlatlarımıza aktararak kanıksatmışız.
Açın tarihe bir bakın;
İsrail’in kurulması en az 200 yıllık mevzu, kuruluşu ise 1948!
Kurmuşlar bitmemiş!
Gerçekleşmeyecek, belki 100 yıl sonra gerçekleşecek olan Büyük İsrail Projesi için birleşmişler!
Yeni nesilleri de buna göre eğitip yetiştiriyorlar.
Tükürüğümüzle boğacağımız, Türkiye’nin birçok ilçesinden daha küçük, üç milyoncuk olan Ermeniler de Büyük Ermenistan Projesi diyor başka bir şey demiyor.
Üstelik yakın zamanda Azerbaycan’dan sağlı sollu o kadar dayak yemesine rağmen.
Ve çocuklarını da bu idealler üzerine yetiştiriyorlar; onlar da kendi çocuklarını.
Sırf Ermenistan’daki 3 milyon Ermeni mi? Yurt dışında yaşayan Ermeni diasporası da aynı durumda… Bizim gibi yurt dışına gidip de benliklerini, geldikleri yeri unutmuyorlar.
Ve bir kez daha yineliyorum: “Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz! Elbette Oluruz! İmkansız Değil! Özümüzü Benliğimizi Kimliğimizi Unutmadıkça, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe elbette oluruz!”
Evet, elbette Ermeni Yahudi gibi oluruz, hatta onlardan daha iyisini de yaparız! Kaldı ki Ermeniler, Yahudiler ömürleri tehcirlerle, sürgünlerle geçmiş ve birkaç asır önce de Osmanlı’nın himayesinde yaşayan gayrimüslim tebaalardı. Türklerin devlet kurma gelenekleri, kültürleri ve tarihsel zaferlerine baktığımızda Ermeniler ve Yahudilerden eksikli olmadığımız, hatta onlardan fazlalığımızın bile olduğu aşikardır.
Lakin keşke yalnızca bu gerçeklerin altını çizmekle her şey hallolsaydı. Bu gerçekleri bilmek kadar şu gerçeklerle de yüzleşmekte büyük fayda görmekteyim:
İsrail dışında yaşayan Yahudi diasporası Siyonist tefeciler ve sermaye çevreleri sayesinde başta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm dünyayı avuçlamış durumdalar.
Ermenistan dışında yaşayan Ermeni diasporası zengin değil, aksine fakir ve Ermenistan'da yaşam standartları düşük olduğu için gurbetçi olarak gidip geçimini sağlayan fakir Ermenilerden oluşuyor. Ama en büyük sermayeleri doğdukları yeri, köklerini, nereden geldiklerini unutmamaları, bilhassa 1915 tehcirini "soykırım" diye niteleyerek kinlerini diri tutarak bu konu başlığından başlayarak yurt dışında yaşadıkları ülkelerde sistemi yönetiyorlar.
Hatta Yunanistan dışında yaşayan Yunan/Rum diasporasında da gerek Siyonist Yahudiler gibi zengin olan Yunan/Rum çevreleri gerekse Ermeniler gibi fakir olanları da milli şuurlarıyla dünyayı idare ediyorlar.
Ama bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı yurtdışındaki Türklerde de var.
Mesela kendi akrabalarımdan biliyorum Almanya'ya giden gurbetçi Türkler ne yazık ki bir müddet sonra Alman'dan daha beter Alman oluyorlar ve doğduğu yeri, köklerini ve geldikleri yeri unutup ne yazık ki Türkiye lehine lobicilik yapmıyorlar.
Aynı durum ABD'de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti asıllı gurbetçi vatandaşlarımız için de geçerli.
Halbuki Avrupa'daki ve Amerika'daki gurbetçi Türkler, geldikleri yeri unutmasalar köklerini unutmasalar doğdukları yeri unutmasalar kuşaktan kuşağa Türklük bilincini aşılasalar Türkler; Ermeni, Yunan/Rum ve Yahudi diasporalarından daha iyi lobiciliği, komiteciliği ve diasporacılığı başarabilir.
Ama yeter ki şu ata deyimini tersinden anlamayalım. Tamam doğduğumuz yere değil doyduğumuz yere bakalım, fakat doğduğumuz yeri de kökümüzü de geldiğimiz yeri de unutmayalım. Tıpkı Ermeniler, Yahudiler, Yunan/Rum tebaası gibi milli bilincimizi koruyalım. Bunu Almanya'ya gidip Alman'dan beter Alman olan, Amerika’ya gidip Amerikalı'dan daha beter Amerikalı olan gurbetçi vatandaşlarımız için söylüyorum.
Hem ne demiş rahmetli Elçibey? ‘‘Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz!’’ Elbette doyduğumuz yere vefasızlık etmeyeceğiz ama kökümüzü de unutmayacağız.
Bu yoldan gidersek Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi karşımızda aciz durumda kalırlar.
Neden Amerika'da ve Avrupa'da Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi gerçekleri varken Türk lobisi gerçeği olmasın?
Zamanı gelmedi mi biraz bu gerçekler üzerinde düşünüp taşınmanın?
Anasayfa
Yazarlar
Uğur Utkan
Yazı Detayı
Bu yazı 213 kez okundu.
Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz!
Ermeni ve Yahudilerin ayrıntıları bırakıp, idealler ve amaçlarda ortak noktalar belirleyip esas amaç etrafında bir araya gelmesine her zaman hayran kalmış, takdir etmişimdir.
Bizde böyle mi?
Maalesef bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı var. Benliğinden habersiz olma hastalığı var. Özünü koruyamama hastalığı var.
Daha da vahim olanı birlik olamama hastalığımız var. Çabuk ayrışma hastalığımız var. Cephelere bölünme hastalığımız var. Kolayca kutuplara ayrılabiliyoruz. Sırf bu yüzden 1950’li yıllarda ülkemiz Vatan Cephesi-Nifak Cephesi diye ikiye ayrılmıştı.
Yine benim gibi mesleği öğretmenlik olan ve yıllarca Anadolu’nun köylerinde ve kentlerinde ilkokul öğretmenliği yapmış kendi dedem anlatırdı. 1950’li yıllarda ilkokul öğretmenliği yaptığı Denizli’nin Aşağıseyit köyünde bir süre bulunmuş. Daha sonra tayininin çıktığı Salihli Çapaklı köyüne geldiğinde günlerden bir gün Çapaklı’ya gelen ve gezgin eskicilik yaparken gördüğü genç bir Aşağıseyit delikanlısı dedem Aşağıseyit’ten ayrıldıktan sonra köyde yaşananları bir yandan elindeki kucak köseleyle pabuç tamiri yaparken bir yandan da yaşananları dedeme anlatmış. Genç Aşağıseyit delikanlısı dedeme: ‘‘Hocam, şu an köyün bir kısmı hastaneyi, bir kısmı da hapishaneyi boyladı. Geri kalanı da köyü terk edip gitti. Senin anlayacağın köyde hayat bitti, kalmadı hocam.’’ demiş.
Vatan Cephesi-Nifak Cephesi kutuplaşmasından ötürü ülkenin yaşadıklarını anlayabilmek için dedemin bana aktardığı bu anekdot bu bağlamda önemlidir.
Hakeza 1970’li yıllarda yine toplum sağ-sol diye ayrışmış, her gün işlenen sokak cinayetlerinin, terörün, anarşinin, enflasyonun ve karaborsanın haddinin hesabının olmadığı bunalımlı ve kara bir süreç yaşamıştı ülkemiz…
Ve bu kötü süreç ülkemizi Amerikancı 12 Eylül Gladyo Darbesi’ne götürmüştü.
İşte ülkemizdeki birleşememe ve çabuk ayrışma hastalığının bedelini hepimiz çok ağır ödedik yıllarca…
Dahası halen o kötü zamanlardan ders almayıp bu ayrışmaya karşı durmak şöyle dursun kuzu kuzu kanıksamışız ve daha da kötüsü bu kanıksamayı da evlatlarımıza aktararak kanıksatmışız.
Açın tarihe bir bakın;
İsrail’in kurulması en az 200 yıllık mevzu, kuruluşu ise 1948!
Kurmuşlar bitmemiş!
Gerçekleşmeyecek, belki 100 yıl sonra gerçekleşecek olan Büyük İsrail Projesi için birleşmişler!
Yeni nesilleri de buna göre eğitip yetiştiriyorlar.
Tükürüğümüzle boğacağımız, Türkiye’nin birçok ilçesinden daha küçük, üç milyoncuk olan Ermeniler de Büyük Ermenistan Projesi diyor başka bir şey demiyor.
Üstelik yakın zamanda Azerbaycan’dan sağlı sollu o kadar dayak yemesine rağmen.
Ve çocuklarını da bu idealler üzerine yetiştiriyorlar; onlar da kendi çocuklarını.
Sırf Ermenistan’daki 3 milyon Ermeni mi? Yurt dışında yaşayan Ermeni diasporası da aynı durumda… Bizim gibi yurt dışına gidip de benliklerini, geldikleri yeri unutmuyorlar.
Ve bir kez daha yineliyorum: “Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz! Elbette Oluruz! İmkansız Değil! Özümüzü Benliğimizi Kimliğimizi Unutmadıkça, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe elbette oluruz!”
Evet, elbette Ermeni Yahudi gibi oluruz, hatta onlardan daha iyisini de yaparız! Kaldı ki Ermeniler, Yahudiler ömürleri tehcirlerle, sürgünlerle geçmiş ve birkaç asır önce de Osmanlı’nın himayesinde yaşayan gayrimüslim tebaalardı. Türklerin devlet kurma gelenekleri, kültürleri ve tarihsel zaferlerine baktığımızda Ermeniler ve Yahudilerden eksikli olmadığımız, hatta onlardan fazlalığımızın bile olduğu aşikardır.
Lakin keşke yalnızca bu gerçeklerin altını çizmekle her şey hallolsaydı. Bu gerçekleri bilmek kadar şu gerçeklerle de yüzleşmekte büyük fayda görmekteyim:
İsrail dışında yaşayan Yahudi diasporası Siyonist tefeciler ve sermaye çevreleri sayesinde başta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm dünyayı avuçlamış durumdalar.
Ermenistan dışında yaşayan Ermeni diasporası zengin değil, aksine fakir ve Ermenistan'da yaşam standartları düşük olduğu için gurbetçi olarak gidip geçimini sağlayan fakir Ermenilerden oluşuyor. Ama en büyük sermayeleri doğdukları yeri, köklerini, nereden geldiklerini unutmamaları, bilhassa 1915 tehcirini "soykırım" diye niteleyerek kinlerini diri tutarak bu konu başlığından başlayarak yurt dışında yaşadıkları ülkelerde sistemi yönetiyorlar.
Hatta Yunanistan dışında yaşayan Yunan/Rum diasporasında da gerek Siyonist Yahudiler gibi zengin olan Yunan/Rum çevreleri gerekse Ermeniler gibi fakir olanları da milli şuurlarıyla dünyayı idare ediyorlar.
Ama bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı yurtdışındaki Türklerde de var.
Mesela kendi akrabalarımdan biliyorum Almanya'ya giden gurbetçi Türkler ne yazık ki bir müddet sonra Alman'dan daha beter Alman oluyorlar ve doğduğu yeri, köklerini ve geldikleri yeri unutup ne yazık ki Türkiye lehine lobicilik yapmıyorlar.
Aynı durum ABD'de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti asıllı gurbetçi vatandaşlarımız için de geçerli.
Halbuki Avrupa'daki ve Amerika'daki gurbetçi Türkler, geldikleri yeri unutmasalar köklerini unutmasalar doğdukları yeri unutmasalar kuşaktan kuşağa Türklük bilincini aşılasalar Türkler; Ermeni, Yunan/Rum ve Yahudi diasporalarından daha iyi lobiciliği, komiteciliği ve diasporacılığı başarabilir.
Ama yeter ki şu ata deyimini tersinden anlamayalım. Tamam doğduğumuz yere değil doyduğumuz yere bakalım, fakat doğduğumuz yeri de kökümüzü de geldiğimiz yeri de unutmayalım. Tıpkı Ermeniler, Yahudiler, Yunan/Rum tebaası gibi milli bilincimizi koruyalım. Bunu Almanya'ya gidip Alman'dan beter Alman olan, Amerika’ya gidip Amerikalı'dan daha beter Amerikalı olan gurbetçi vatandaşlarımız için söylüyorum.
Hem ne demiş rahmetli Elçibey? ‘‘Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz!’’ Elbette doyduğumuz yere vefasızlık etmeyeceğiz ama kökümüzü de unutmayacağız.
Bu yoldan gidersek Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi karşımızda aciz durumda kalırlar.
Neden Amerika'da ve Avrupa'da Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi gerçekleri varken Türk lobisi gerçeği olmasın?
Zamanı gelmedi mi biraz bu gerçekler üzerinde düşünüp taşınmanın?Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz!
Ermeni ve Yahudilerin ayrıntıları bırakıp, idealler ve amaçlarda ortak noktalar belirleyip esas amaç etrafında bir araya gelmesine her zaman hayran kalmış, takdir etmişimdir.
Bizde böyle mi?
Maalesef bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı var. Benliğinden habersiz olma hastalığı var. Özünü koruyamama hastalığı var.
Daha da vahim olanı birlik olamama hastalığımız var. Çabuk ayrışma hastalığımız var. Cephelere bölünme hastalığımız var. Kolayca kutuplara ayrılabiliyoruz. Sırf bu yüzden 1950’li yıllarda ülkemiz Vatan Cephesi-Nifak Cephesi diye ikiye ayrılmıştı.
Yine benim gibi mesleği öğretmenlik olan ve yıllarca Anadolu’nun köylerinde ve kentlerinde ilkokul öğretmenliği yapmış kendi dedem anlatırdı. 1950’li yıllarda ilkokul öğretmenliği yaptığı Denizli’nin Aşağıseyit köyünde bir süre bulunmuş. Daha sonra tayininin çıktığı Salihli Çapaklı köyüne geldiğinde günlerden bir gün Çapaklı’ya gelen ve gezgin eskicilik yaparken gördüğü genç bir Aşağıseyit delikanlısı dedem Aşağıseyit’ten ayrıldıktan sonra köyde yaşananları bir yandan elindeki kucak köseleyle pabuç tamiri yaparken bir yandan da yaşananları dedeme anlatmış. Genç Aşağıseyit delikanlısı dedeme: ‘‘Hocam, şu an köyün bir kısmı hastaneyi, bir kısmı da hapishaneyi boyladı. Geri kalanı da köyü terk edip gitti. Senin anlayacağın köyde hayat bitti, kalmadı hocam.’’ demiş.
Vatan Cephesi-Nifak Cephesi kutuplaşmasından ötürü ülkenin yaşadıklarını anlayabilmek için dedemin bana aktardığı bu anekdot bu bağlamda önemlidir.
Hakeza 1970’li yıllarda yine toplum sağ-sol diye ayrışmış, her gün işlenen sokak cinayetlerinin, terörün, anarşinin, enflasyonun ve karaborsanın haddinin hesabının olmadığı bunalımlı ve kara bir süreç yaşamıştı ülkemiz…
Ve bu kötü süreç ülkemizi Amerikancı 12 Eylül Gladyo Darbesi’ne götürmüştü.
İşte ülkemizdeki birleşememe ve çabuk ayrışma hastalığının bedelini hepimiz çok ağır ödedik yıllarca…
Dahası halen o kötü zamanlardan ders almayıp bu ayrışmaya karşı durmak şöyle dursun kuzu kuzu kanıksamışız ve daha da kötüsü bu kanıksamayı da evlatlarımıza aktararak kanıksatmışız.
Açın tarihe bir bakın;
İsrail’in kurulması en az 200 yıllık mevzu, kuruluşu ise 1948!
Kurmuşlar bitmemiş!
Gerçekleşmeyecek, belki 100 yıl sonra gerçekleşecek olan Büyük İsrail Projesi için birleşmişler!
Yeni nesilleri de buna göre eğitip yetiştiriyorlar.
Tükürüğümüzle boğacağımız, Türkiye’nin birçok ilçesinden daha küçük, üç milyoncuk olan Ermeniler de Büyük Ermenistan Projesi diyor başka bir şey demiyor.
Üstelik yakın zamanda Azerbaycan’dan sağlı sollu o kadar dayak yemesine rağmen.
Ve çocuklarını da bu idealler üzerine yetiştiriyorlar; onlar da kendi çocuklarını.
Sırf Ermenistan’daki 3 milyon Ermeni mi? Yurt dışında yaşayan Ermeni diasporası da aynı durumda… Bizim gibi yurt dışına gidip de benliklerini, geldikleri yeri unutmuyorlar.
Ve bir kez daha yineliyorum: “Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz! Elbette Oluruz! İmkansız Değil! Özümüzü Benliğimizi Kimliğimizi Unutmadıkça, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe elbette oluruz!”
Evet, elbette Ermeni Yahudi gibi oluruz, hatta onlardan daha iyisini de yaparız! Kaldı ki Ermeniler, Yahudiler ömürleri tehcirlerle, sürgünlerle geçmiş ve birkaç asır önce de Osmanlı’nın himayesinde yaşayan gayrimüslim tebaalardı. Türklerin devlet kurma gelenekleri, kültürleri ve tarihsel zaferlerine baktığımızda Ermeniler ve Yahudilerden eksikli olmadığımız, hatta onlardan fazlalığımızın bile olduğu aşikardır.
Lakin keşke yalnızca bu gerçeklerin altını çizmekle her şey hallolsaydı. Bu gerçekleri bilmek kadar şu gerçeklerle de yüzleşmekte büyük fayda görmekteyim:
İsrail dışında yaşayan Yahudi diasporası Siyonist tefeciler ve sermaye çevreleri sayesinde başta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm dünyayı avuçlamış durumdalar.
Ermenistan dışında yaşayan Ermeni diasporası zengin değil, aksine fakir ve Ermenistan'da yaşam standartları düşük olduğu için gurbetçi olarak gidip geçimini sağlayan fakir Ermenilerden oluşuyor. Ama en büyük sermayeleri doğdukları yeri, köklerini, nereden geldiklerini unutmamaları, bilhassa 1915 tehcirini "soykırım" diye niteleyerek kinlerini diri tutarak bu konu başlığından başlayarak yurt dışında yaşadıkları ülkelerde sistemi yönetiyorlar.
Hatta Yunanistan dışında yaşayan Yunan/Rum diasporasında da gerek Siyonist Yahudiler gibi zengin olan Yunan/Rum çevreleri gerekse Ermeniler gibi fakir olanları da milli şuurlarıyla dünyayı idare ediyorlar.
Ama bizde ne acıdır ki var olan "doğduğun yere değil, doyduğun yere bak" atasözünü tersinden anlayıp doğduğu yeri unutma, köklerini unutma, nereden geldiğini unutma hastalığı yurtdışındaki Türklerde de var.
Mesela kendi akrabalarımdan biliyorum Almanya'ya giden gurbetçi Türkler ne yazık ki bir müddet sonra Alman'dan daha beter Alman oluyorlar ve doğduğu yeri, köklerini ve geldikleri yeri unutup ne yazık ki Türkiye lehine lobicilik yapmıyorlar.
Aynı durum ABD'de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti asıllı gurbetçi vatandaşlarımız için de geçerli.
Halbuki Avrupa'daki ve Amerika'daki gurbetçi Türkler, geldikleri yeri unutmasalar köklerini unutmasalar doğdukları yeri unutmasalar kuşaktan kuşağa Türklük bilincini aşılasalar Türkler; Ermeni, Yunan/Rum ve Yahudi diasporalarından daha iyi lobiciliği, komiteciliği ve diasporacılığı başarabilir.
Ama yeter ki şu ata deyimini tersinden anlamayalım. Tamam doğduğumuz yere değil doyduğumuz yere bakalım, fakat doğduğumuz yeri de kökümüzü de geldiğimiz yeri de unutmayalım. Tıpkı Ermeniler, Yahudiler, Yunan/Rum tebaası gibi milli bilincimizi koruyalım. Bunu Almanya'ya gidip Alman'dan beter Alman olan, Amerika’ya gidip Amerikalı'dan daha beter Amerikalı olan gurbetçi vatandaşlarımız için söylüyorum.
Hem ne demiş rahmetli Elçibey? ‘‘Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz!’’ Elbette doyduğumuz yere vefasızlık etmeyeceğiz ama kökümüzü de unutmayacağız.
Bu yoldan gidersek Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi karşımızda aciz durumda kalırlar.
Neden Amerika'da ve Avrupa'da Ermeni lobisi, Yahudi lobisi, Yunan/Rum lobisi gerçekleri varken Türk lobisi gerçeği olmasın?
Zamanı gelmedi mi biraz bu gerçekler üzerinde düşünüp taşınmanın?
Ekleme
Tarihi: 29 April 2025 - Tuesday
Biz Neden Ermeni Yahudi Gibi Olamıyoruz!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.